GALLİLER BURASI SİZİN YERİNİZ
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Arama
 
 

Sonuç :
 


Rechercher çıkıntı araştırma

En son konular
» Boğa
Devlet EmptyCuma 9 Ocak 2009 - 20:19 tarafından clementine

» ....
Devlet EmptyPaz 23 Kas. 2008 - 20:37 tarafından karakol

» Tuvalet Konuşmaları
Devlet EmptyPaz 16 Kas. 2008 - 15:35 tarafından aligazian

» Cehennem Sloganları
Devlet EmptyC.tesi 15 Kas. 2008 - 23:21 tarafından aligazian

» Karınca
Devlet EmptyPtsi 10 Kas. 2008 - 20:58 tarafından aligazian

» PES 2009
Devlet EmptyPaz 9 Kas. 2008 - 15:49 tarafından aligazian

» Atmosferde süper sera gazı
Devlet EmptyC.tesi 8 Kas. 2008 - 16:25 tarafından dahidebullu

» HIV virüsü tek bir hücrede bile hayatta kalabiliyor
Devlet EmptyC.tesi 8 Kas. 2008 - 16:23 tarafından dahidebullu

» Küresel ısınmayı durduran kaya
Devlet EmptyC.tesi 8 Kas. 2008 - 16:21 tarafından dahidebullu

Mayıs 2024
PtsiSalıÇarş.Perş.CumaC.tesiPaz
  12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728293031  

Takvim Takvim

Kimler hatta?
Toplam 13 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 13 Misafir

Yok

[ Bütün listeye bak ]


Sitede bugüne kadar en çok 219 kişi Paz 30 Tem. 2017 - 2:49 tarihinde online oldu.

Devlet

Aşağa gitmek

Devlet Empty Devlet

Mesaj tarafından aligazian Perş. 14 Ağus. 2008 - 13:26

Toplumu yöneten kurallar ve yasalar yaratma otoritesine sahip bir ayrı bir kurumlar kü­mesi. Demokrasilerde hükümetlerin gelip gittikleri dikkate alınırsa, salt hükümete eşdeğer olmadığı gibi, iktisat, okullar, toplum örgütleri benzeri örgütlü ve sürekli kurum ve davranış pratiklerinin bütün bir alanı ola­rak sivil topluma da karşıt olan bütünsel po­litik sistem.

Devletin varlığı için zorunlu olan öğeler, sırasıyla insan topluluğu, ülke ya da toprak bütünlüğü ve egemenliktir. İnsan öğesi, be­lirli bir toprak parçası üzerinde yaşayan ve devleti kuran insan topluluğudur. Söz konu­su insan topluluğunun üzerinde yaşadığı toprak parçasına ise ülke denir. Bu toprak parçası doğal ya da yapay (bir anlaşma ile çizilmiş) sınırlarla, komşulardan ayrılır. Buna karşın, egemenlik, devletin hukuki dü­zenini belirleyen en yüksek otorite ve üstün iradedir.

Bu bağlamda, başka hiçbir devlet ile ba­ğımlılık ilişkisi içinde olmayan devlete ege­men devlet, çoğunluk zorla kabul ettirilen bir bağımlılık ilişkisi nedeniyle başka bir devletin buyruğu altındaki devlete yarı ege­men devlet, hukukun üstünlüğü ilkesine her koşul altında bağlı kalan devlete hukuk dev­leti; kendini hukukun üstünlüğü ilkesiyle bağlamayan devlete polis devleti; salt gü­venlik, savunma ve adalet gibi klasik görev­lerini yerine getirmekle yetinip, iktisadi ve toplumsal yaşamda etkin bir rol oynamayan devlete jandarma devleti; klasik işlevlerinin ötesinde, toplumsal eşitsizlikleri azaltmak amacıyla, iktisadi ve sosyal hayata etkin bir biçimde katılan devlete sosyal devlet, belli bir ideoloji adına bireysel ve toplumsal faa­liyet alanları üzerinde mutlak ve bütünsel bir denetim ve baskı uygulayan devlete tota­liter devlet, iktisadi ve siyasi liberalizmin bütün ilke ve unsurlarına riayet eden devlete ise liberal devlet adı verilmektedir. Nihayet, dini bir hareket ya da otoriteyle hiçbir bağı olmayan devlete ise, laik devlet denir.

Modern devlet düşüncesine baktığımızda, onun Avrupa’da on yedi ve on sekizinci yüz­yıllarda görülen mutlakiyetçi devletlerin ar­dından ortaya çıktığını görüyoruz. Başka bir deyişle, modern devlet düşüncesi, mutlaki­yetçi devletlere ilişkin deneyimler üzerinde düşünmenin ve bu devletlerin otoritesine karşı verilen mücadelenin bir sonucu olmak durumundadır. Modern devlet düşüncesi, işte bu bağlamda Batı’da kiliseyle devlet ve devletle halk arasında yaşanan büyük kavga ve mücadelelerden sonra doğabilmiştir. Buna göre, modern devlet hem bağımsız ve hem de laik olan kamusal bir güçtür. Mo­dern devlet, öncelikle tüm diğer toplumsal güçlerden ve kral ya da devlet memurların­dan bağımsız olmak durumundadır. Sarayla özdeşleştirilmek ve kralın mülkiyetinde olan bir şey olarak görülmek yerine, modern dev­let kraldan bağımsızdır. Devlet, ikinci olarak otorite veya işlevinin Tanrı’dan türetileme­mesi veya yüksek bir amaçtan çıkarsanama­ması anlamında laiktir. Bu. modern devletin eylemlerinin dini ilkeler yoluyla tasdik edi­lip haklılandırılamayacağı anlamına gelir. Şu halde, modern devlet insan tarafından salt insani amaçlarla yaratılmış olup, onun varlığı yine aynı amaçlarla devam ettirilir.

Bu bağlamda, modern devletin iki temel ideye dayandığını söyleyebiliriz: O, her şey­den önce, belli bir toprak parçasındaki tüm diğer güç ya da iktidar odaklarının güç kul­lanımını engelleyen merkezileşmiş bir güç­tür. Onun iktidarı, bürokrasi, yargı ve aske­riye gibi kalıcı ve sürekli kurumlar yoluyla hayata geçirilir. Modern devlet, ikincileyin, bir anlaşma ya da sözleşmeye, onu yöneten­lerle onun tarafından yönetilenler arasındaki belli bir ilişkiye dayanır.

Bu açıdan bakıldığında, modern devlet teorisine, bireyin devletle olan ilişkisiyle il­gilenen egemenlik konusundan başka, dev­letin gücünün sivil toplumla nasıl bir ilişki içinde olması gerektiği probleminin oluştur­duğu genel bağlam içinde yaklaşabileceği­mizi söylenebilir. Egemenlik söz konusu ol­duğunda, iki ayrı yaklaşımın ortaya çıktığını görüyoruz. 1- Bunlardan birinci yaklaşım, on altıncı yüzyılda Bodin ve on ye­dinci yüzyılda da Hobbes tarafından sergi­lenmiş olan mutlak egemenlik görüşünde ifadesini bulur. Örneğin, İngiliz düşünürü Thomas Hobbes’a göre, devletin egemen­liğinin ilke olarak sınırı olamaz ve devlet kendisinin dışında bir şeyle haklı kılınamaz. 2- Buna karşın, ikinci yaklaşım, Locke, Montesquieu, Spinoza ve Kant tarafın­dan benimsenen ve devletin egemenliğine bir sınır koyan yaklaşımdır. Bu anlayış, ba­ğımsız bir kamusal güç olarak modern dev­letin statüsünü veya onun en yüksek otorite olma iddiasını sorgulamaz. Fakat devletin, sivil toplum içindeki kurumlardan yalnızca biri olduğunu ve dolayısıyla, devletin birey­ler üzerinde tahakküm kuramayacağını ifade eder. Her bireyin, kökeni toplumsallık öncesinde bulunan birtakım doğal hakları olduğunu ve bu haklara, bireylerin yaptığı sözleşme sonucunda oluşan devlet tarafın­dan zarar verilemeyeceğini dile getiren bu ikinci yaklaşım, daha çok devletin iktidarı­na nasıl sınır çekilebileceği konusu üzerin­de yoğunlaşır.

Öte yandan, devletin gücünün sivil top­lumla olan ilişkisi söz konusu olduğu zaman da, iki temel tavır ortaya çıkar. Libe­ralizm içindeki farklı görüşleri ifade eden bu tavırlardan birincisi, devletin sivil toplu­ma tabi olması gerektiğini dile getiren tavır ya da yaklaşımdır. Buna karşın, ikincisi devleti, sivil toplumu içermekle birlikte, onu aşan ve onun zararlı etkileriyle müca­dele eden bir alan olarak değerlendirir.

aligazian
Profesör
Profesör

Mesaj Sayısı : 364
Kayıt tarihi : 03/08/08
Yaş : 30

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz