GALLİLER BURASI SİZİN YERİNİZ
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Arama
 
 

Sonuç :
 


Rechercher çıkıntı araştırma

En son konular
» Boğa
Sofizm ve Sofisler EmptyCuma 9 Ocak 2009 - 20:19 tarafından clementine

» ....
Sofizm ve Sofisler EmptyPaz 23 Kas. 2008 - 20:37 tarafından karakol

» Tuvalet Konuşmaları
Sofizm ve Sofisler EmptyPaz 16 Kas. 2008 - 15:35 tarafından aligazian

» Cehennem Sloganları
Sofizm ve Sofisler EmptyC.tesi 15 Kas. 2008 - 23:21 tarafından aligazian

» Karınca
Sofizm ve Sofisler EmptyPtsi 10 Kas. 2008 - 20:58 tarafından aligazian

» PES 2009
Sofizm ve Sofisler EmptyPaz 9 Kas. 2008 - 15:49 tarafından aligazian

» Atmosferde süper sera gazı
Sofizm ve Sofisler EmptyC.tesi 8 Kas. 2008 - 16:25 tarafından dahidebullu

» HIV virüsü tek bir hücrede bile hayatta kalabiliyor
Sofizm ve Sofisler EmptyC.tesi 8 Kas. 2008 - 16:23 tarafından dahidebullu

» Küresel ısınmayı durduran kaya
Sofizm ve Sofisler EmptyC.tesi 8 Kas. 2008 - 16:21 tarafından dahidebullu

Mayıs 2024
PtsiSalıÇarş.Perş.CumaC.tesiPaz
  12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728293031  

Takvim Takvim

Kimler hatta?
Toplam 14 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 14 Misafir

Yok

[ Bütün listeye bak ]


Sitede bugüne kadar en çok 219 kişi Paz 30 Tem. 2017 - 2:49 tarihinde online oldu.

Sofizm ve Sofisler

Aşağa gitmek

Sofizm ve Sofisler Empty Sofizm ve Sofisler

Mesaj tarafından Osman Ptsi 4 Ağus. 2008 - 12:21

SOFİSTLER
Sofizm (terimini kullanmakla bir
Sofistik dizgenin olmuş olduğunu imlemek istiyor diyelim:Yunan
sofistleri olarak bildiğiniz insanlar hem yetenek hem de görüşler
açısından birbirlerinden büyük ölçüde ayrılıyorlardı; bir eğilimi ya da
hareketi temsil etmektedirler, bir okulu değil.) böylece ilgilendiği
konuyla -insan uygarlık ve töreleri- eski Yunan felsefesinden
ayrılıyordu: büyük -evrenden çok küçük- evreni ele alıyordu. Böylece
görüş ve inanç ayrımları üzerine toplamış oldukları olgular yığınından
herhangi bir pekin bilgiye ulaşmanın olanaksız olduğu vargısını
çıkarabiliyorlardı. Ya da değişik uluslara ve yaşam yollarına ilişkin
bilgilerinden uygarlığın kökenine ya da dilin başlangıcına ilişkin bir
kuram oluşturabiliyorlardı. Ya da yine kılgısal vargılar
çıkarabiliyorlardı, örneğin toplum şu ya da bu yolda örgütlenmiş olsaydı
en etkili bir biçimde örgütlenmiş olurdu gibi. Sofizmin yöntemi,
böylece, görgücü-tümevarımcı bir yöntemdi



1. Protagoras:



Protagoras: ‘İnsan tüm şeylerin ölçüsüdür,onların olduklarının,ve
olmayanların olmadıklarının.’ Bu ünlü deyiş üzerine getirilecek yorum
konusunda dikkate değer bir tartışma olmuş ve kimi yazarlar ‘insan’ ile
Protagoras’ın bireysel insanı değil ama türsel anlamda insanı:demek
istemiş olduğu görüşünü illeri sürmüşlerdir. Eğer böyle olmuş olsaydı,o
zaman demiş ‘sana gerçek olarak görünen senin için gerçektir,ve bana
gerçek olarak görünen benim için gerçektir’ anlamına gelmeyecek, ama
daha çok topluluğun ya da kümenin ya da bütün insan türünün geçeğin
ölçütü ya da ölçünü olduğunu anlatacaktır. Tartışma şeylerin yalnızca
duygusal-algı nesneleri olarak mı,yoksa değerler alanıda kapsayacak
yolda mı anlaşılmaları gerektiği sorusuna da dönmüştür. Ama
Protagoras’ın kendisiyle tutarlı kılınması gerektiği kabul edilse
bile,hiç kuşkusuz duygusal-algı nesneleri açısından doğru olanın tam bu
olgu nedeniyle törel değerleri için de doğru olduğunu düşünmek
gereksizdir. Belirtilebilir ki Protagras tüm şeylerin ölcüsü olduğunu
belirtmektedir,öyle ki eğer duygusal-algı nesneleri açısından bireyselci
yorum kabul edilecek olursa,bunun ayrıca törel değerlere ve yargılara da
genişletilmesi gerekir,ve, evrik olarak,eğer törel değerler ve yargılar
açısından kabul edilmeyecek olursa,duygusal-algı nesneleri açısından da
kabul edilmemesi gerekir: Yasa genel olarak tüm insanlara aşılanmış
belli törel eğilimler üzerine kuruludur,ama Yasanın tikel Devletlerde
bulunduğu biçimiyle bireysel değişiklikleri görelidirler-bir Devletin
yasası başka bir Devletinkinden ‘daha doğru’ olmaksızın,belki de daha
yararlı yada daha elverişli olması anlamında ‘daha sağlam’ olmak üzere .
Bu durumda birey değil ama Devlet yada kent topluluğu yasanın
belirleyicisi olacak,ama somut Nomos belirlenimlerinin göreli ıraları
sürdürülecektir. Geleneğin ve toplumsal uylaşımın bir savunucusu olarak
Protagoras eğitimin Devletin törel geleneklerinin özümlenmesinin önemini
vurgulamakta ve bu arada bilge insanın Devleti ‘daha iyi’ yasalara
götürebileceğini kabul etmektedir. Bireysel yurttaş söz konusunun olduğu
sürece,onun geleneğe,topluluğun kabul edilmiş ölçünlerine sarılması
gerekir-ve, herhangi bir ‘yol’ bir başkasından daha doğru olmadığı için,
sıkı sıkıya sarılması gerekir. Aiswç ve sikn onu buna yöneltmektedir, ve
eğer tanrıların bu armağanlarından bir pay almamışsa ve Devlet kulak
vermeyi yadsıyorsa,Protagoras’ın ‘güreci’ öğretisi devrimci bir amaç
taşıyor gibi görünürken,sonunda geleneğin ve yetkenin desteğinde
kullanılıyor olarak çıkmaktadır. Hiçbir kurallar tümünü bir başkasından
‘daha doğru’ değildir, öyleyse kendi özel yargınızı Devletin yasasına
karşı koymayınız.



2. Prodikus:



Prodikus Ege’deki Keos adasından geliyordu. Bu adada yaşayanların
kötümser eğilimli oldukları söyleniyor ve Prodikus’a yurttaşlarının
eğilimi yükleniyordu,çünkü düzmece-Platonik diyalog Aksiokhüs’de ona
yaşamın kötülüklerinden kaçmak için ölümün istenebilir olduğu düşüncesi
yüklenmektedir. Ölüm korkusu usdışıdır, çünkü ölüm ne yaşayanları nede
ölüleri ilgilendirir-birinci henüz yaşamakta oldukları için ikincileri
yaşamamakta oldukları için. Bu alıntının doğruluğunu tanıtlamak kolay
değildir. Prodikus’un ilgiyi başlıca yanı belki de dinin kökeni üzerine
kuramıdır. Ona göre başlangıçta insanlar tanrılar olarak
güneşe,aya,ırmaklara,göllere,meyvelere vb.,başka bir deyişle,onlara
yararlı olan ve besin veren şeylere tapıyorlardı. Ve bir örnek olarak
Mısır’daki Nil kültünü vermektedir. Bu ilkel bir başkası tarafından
izleniyordu,ve bu ikinci evrede değişik sanatların tarım,bağcılık,metal
işçiliği vb.-yaratıcılarına Demeter,Dionisius,Hephaestus vb. gibi
tanrılar olarak tapınılıyordu. Prodikus bu din görüşü üzerine duanın
gereksiz olduğunu düşünüyordu, ve öyle görünmektedir ki başı Atina’daki
yetkinlikler ile derde girmiştir. Prodikusta Protagoras gibi dil
bilimsel çalışmalarıyla dikkati çekiyordu ve anlamdaşlar üzerine bir
inceleme yazmıştı. Anlatım biçimleri yoğun bir bilgiçlikle yüklüymüş
gibi görünmektedir.



3. Hippias:



‘Yasa insanların tiranı olarak,onları doğaya aykırı pek çok şey yapmaya
zorlar.’Söylenmek istenen şey öyle görünmektedir ki kent-devletinin
yasasını genellikle dar ve tiransal olduğu,doğal yasalarla uyum içinde
olmadığıdır.



4. Gorgias:



Gorgias’a göre,(i)Hiç bir yoktur,çünkü eğer herhangi bir şey olmuş
olsaydı,o zaman bengi olacak yada varlığa gelmiş olacaktı. Ama varlığa
gelmiş olmaz,çünkü ne Varlıktan nede Yokluktan herhangi bir şey gelmez.
Nede bengi olabilir,çünkü eğer bengi olmuş olsaydı,o zaman sonsuz olması
gerekecekti. Ama sonsuz şu nedenle olanaksızdır Bir başkası olmaz,ama
nede kendinde olabilir,öyleyse hiçbir yerde olmayacaktır. Ama hiç bir
yerde olmayan ise hiçbir şeydir. Eğer herhangi olmuş olsaydı,o zaman
bilinmeyecekti. Çünkü eğer olanın bilgisi varsa, o zaman düşünülen
olmalıdır,ve olmayan düşünülemez. Bu durumda hiç bir şey yanlış
olmayacaktır,ki saçmadır. Giderek olanın bilgisi olsaydı bile,bu bilgi
bildirilmeyecekti. Her im imlenen şeyden ayrıdır; örneğin renklerin
bilgisini sözcükle bildirebiliriz,çünkü kulak sesleri iştir,renkleri
değil? Ve aynı varlık tasarımı iki kişide birden nasıl
olabilecektir,çünkü birbirlerinden ayrıdırlar?



5. Sofizm:



Vargı olarak yine belirtebiliriz ki büyük Sofistlere din ve ahlakı yıkma
niyetini yüklemek için hiç bir neden yoktur; Protagoras ve Gorgias gibi
insanların böyle bir amaçları yoktu. Gerçekten de, büyük Sofistler bir
‘doğa yasası’ düşüncesinin yandaşlarıydılar,ve sıradan yunan yurttaşının
dünya görünüşünü genişletme eğilimini taşıyorlardı;Yunanistan’da eğitici
bir güç oluşturuyorlardı. Aynı zamanda yine doğrudur ki ‘belli bir
anlamda Protagoras’a göre her görüş doğrudur; Gorgias’a göre her görüş
yanlıştır.’ Gerçeğin saltık ve nesnel ırasını yadsımaya yönelik bu
eğilim kolaylıkla Sofistlerin hangileri bir kimseyi inandırmaya çalışmak
yerine bir şeyi ona kabul ettirmeye çalışacakları sonucuna
götürmektedir. Gerçekten de, daha düzeysiz insanların elide Sofizm çok
geçmeden hoş olmayan bir yan anlam kazanıyordu-‘Safsata’ anlamını.
Atinalı Antifon’un kozmopolitancılığına ve geniş dünya görüşüne ancak
saygı duyulabilirken, bir yandan bir Trasimakhüs’ün güç haktır kuramı ve
öte yandan bir Dionisodorus’un kılı kırk yaran gevezelikleri ancak
kınanabileceklerdir. Büyük Sofistler söylemiş olduğumuz gibi,
Yunanistanda eğitsil bir güç oluşturuyorlardı: ama Yunan eğitiminde
besledikleri başlıca etmenlerden biri, diluzluğu idi. Ve diluzluğunun
açık tehlikeleri vardı. Çünkü konuşmacı kolaylıkla bir konunun
kendisinden çok ustaca sunuluşuna önem vererek dikkatini bu yönde
yoğunlaştırabilirdi. Dahası, geleneksel kurumların, inançların ve yaşam
yollarının saltık temellerinin sorgulayarak, Sofizm göreci bir tutumu
besliyordu. Ve gene de Sofizmde gizli yatan kötülük daha çok sorunları
ortaya çıkarmış olması değil, ama bu sorunlara herhangi bir doyurucu
anlıksal çözüm sağlayamamış olması olgusunda yatıyordu. Sokrates ve
Platon bu göreceliliğe karşı tepki gösteriyorlar, gerçek bilginin ve
törel yargıların güvenilir temelini kurmaya çalışıyorlardı.

Kaynak: ****** Üniversitesi Sosyoloji Bölümü
2. Sınıf "Felsefe Tarihi" Dersi Ders Notları.

Sofistler Ek Bilgiler
Sofist kelimesinin öteden beri, biri
geniş öteki dar iki anlamı vardır. Bu kelimenin geniş anlamıyla:
İlkçağda, sofist denilince, genellikle şair ve filozof kişiler
anlaşılır. Dar anlamı ise: Belli bir filozoflar topluluğuna, yani M.Ö.
500'de yaşamış olan filozoflar topluluğuna verilen isimdir. Bundan başka
"sofist" kelimesi, özellikle Eflâtun'un etkisiyle özel bir anlam
kazanmıştır. Bu kötü anlamın haklılığı savunulamaz, çünkü bu ismi
taşıyanlar, felsefe tarihi bakımından hiç de önemsiz kişiler değildir.



Bundan önce tanıttığımız filozoflar, özde, doğayı araştıran bilginlerdi.
Sofistler ise birer bilgin, birer araştırmacı olmayıp, her şeyden önce
birer öğretmendirler. Sofistlere, özellikle İran savaşından sonra,
İranlıların yenilip Atina'nın siyasal ve kültürel alanda büyük bir
gelişme gösterdiği dönemde rastlıyoruz.



Bu dönemde Atina'da ve ona uyan öteki Yunan kentlerinde köklü (radikal)
bir demokrasi iktidara gelmişti. Bu demokrat idare şimdiye kadarkilerden
çok daha fazla insanın devlet yönetimine katılmasını sağlamıştır. İşte
bir yandan kültürel gelişim, öte yandan demokrasi yönetiminin
özellikleri o dönem Yunanistan'da eğitim yönünden geniş ölçüde bir
gereksinimi ortaya çıkarmıştır.



Bu gereksinim, o zamana kadar özel olan ve daha çok kölelerce yönetilen
eğitimin daha bir genelleşip genişlemesine neden olmuştur. Yeni siyasal
ve sosyal koşullar, özellikle, siyasal eğitimi sağlayan genel bir
öğretim gereksinimi doğurmuştur. Nerede böyle bir gereksinim doğarsa,
orada bu gereksinimi karşılayacak birtakım kimselerin ortaya çıkması
doğaldır. İşte Sofistler de böyle bir gereksinimin ortaya çıkardığı
öğreticilerdir. Bunun içindir ki Sofistler, öncelikle öğretmendirler.
Osman
Osman
Genel Koordinatör

Mesaj Sayısı : 443
Kayıt tarihi : 02/08/08
Yaş : 30

http://gaziliyizbiz.yetkinforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz